Henry Wilcoxon, dobywa miecza i podnosi nim to okrycie.
Harry Wilcoxon. Kılıcını çek ve kumaşı kaldır.
Pije piwo, przesiaduje u mnie całymi dniami, pierdzi i podnosi ciężary.
Bir içer, bütün gün boş boş oturur, osurur, ağırlık çalışır.
Nie chcecie żeby zakazać alkoholu, on smakuje wspaniale i sprawia że kobiety wyglądają bardziej atrakcyjnie, i podnosi wartości moralne osobą w kryzysie.
Tadı harika, kadınların daha çekici görünmesini sağlıyor ve bir insanı eleştiriye karşı neredeyse etkilenmez hale getiriyor. Lütfen, kimse çocukları düşünmüyor mu? - Nasıl bir örnek oluşturuyoruz?
Widzi w nocy i podnosi ciężary 3000 razy większe od niego!
Karanlıkta görebilir... kendi boyutunun 3000 katı objeleri kaldırabilir.
Temperatura wody wynosi 417... /i podnosi się w miarę /jak zbliżam się do komina.
Su sıcaklığı 417. Menfezlere yaklaştıkça artıyor.
Zła dla kraju, tłamsi innowacje i podnosi ceny.
Amerika için kötü, yeniliği öldürür, fiyatları arttırır.
Krąży w naszych żyłach i podnosi temperaturę naszego ciała, więc nie jesteśmy tacy zimni w dotyku.
Kafein etkisi. Damarlarımızda dolaşarak vücudumuzu ısıtır, bu sayede biri dokunduğunda soğuk hissetmez.
Wydłużony chwyt nadaje włóczni dużą energię, ułatwia celowanie i podnosi precyzję.
Uzatılmış tutma yeri, mızrağa kuvvet veriyordu. daha kesin yön vermeyi ve hedefi daha keskin tutturmayı sağlıyordu.
Bez względu na regulamin właściciela budynku, eksmisja była bezprawna i podnosi kwotę ugody.
Mülk sahibi yasasına rağmen, müvekkilinin boşaltma talebini yasadışı yapıyor. Bu dava, uygun değerdeki çok iyi bir yerleşimle sonuçlanabilir.
Czytałem, że pobudzanie krążenia krwi obniża stres i podnosi produkcję spermy.
Az önce okudum, kan akışını hızlandırmak stresi azaltıyor ve sperm üretimini artırıyormuş.
Ma trochę rozsądku i podnosi przedmiot.
Etrafındaki objeleri algılayarak gidiyor ve objeyi kavrıyor.
Adrenalina sprawia, że serce bije szybciej i podnosi ciśnienie krwi, z czasem powodując nadciśnienie.
Adrenalin kalbinizin daha hızlı atmasını sağlar ve kan basıncınızı arttırır, zamanla da hipertansiyona sebep olur.
I podnosi ją tak, żebym mógł zobaczyć jego twarz, jego oczy.
Yüzünü görebilmem için kafasını kaldırdı, böylece gözlerini görebildim.
6.330393075943s
Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!
Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?
Harry Wilcoxon. Kılıcını çek ve kumaşı kaldır. 